Hakkımda

Fotoğrafım
Türkiye
Unutmamak adına bir AKIL DEFTERİ.

29 Eylül 2010 Çarşamba

Bizim Büyük Çaresizliğimiz

Barış Bıçakçı'nın kitabı bir solukta okunacak kitaplardan, fakat benim şanssızlığım hasta dönemime denk gelmesi. Bu nedenle uzattımda uzattım okuma sürecini. Aslında iyi de oldu. Bir süre sonra kitap keşke hiç bitmese dedim.

"Her şeyin geçip gittiğine, yaşadıklarımızın geçmişte kaldığına kim inandırabilir bizi? Anılarımızı avuç dolusu su gibi her sabah yüzümüze çarpmanın işe yaramayacağına kim inandırabilir?"  cümleleri ile başlayan kitap her satırında beni büyüledi. Çetin ile Ender'in dostluğunu kıskandım, Çetin ile Ender'in aşkını kıskandım, Barış Bıçakçı'yı kıskandım ben niye böyle bir şey yazamadım diye. Bir dostluk ve aşk hikayesi bu kadar mı güzel anlatılır?

Kitap, çocuklukları beraber geçen, sadece üniversite için ayrılan daha sonra tekrar aynı evde yaşamaya devam eden orta yaşlarda iki dostun, anne ve babasını bir trafik kazasında kaybeden ve Amerika'da yaşayan ortak bir arkadaşlarının kendilerinde kalmaya başlayan kız kardeşi ile birlikte değişen yaşamlarını anlatıyor. Bir yandan kıza duymaya başladıkları aşk, diğer yanda ona bir ağabey-baba şefkatiyle kol kanat germe isteği. (Gerçek halimiz! Buna inanıyorum. Nihal'e başından beri olduğumuzdan farklı göründük. Böyle gerçekleşmişti. Koruyucu, kollayıcı, soğukkanlı, ne yapması gerekitiğini bilen, Nihal düzgün yürüsün, üniversiteyi uzatmadan bitirsin, yaşadığı felaketten makul adımlarla uzaklaşsın diye asfalt döşeyen iki orta yaşlı, deneyimli erkek. Biri göbekli diğeri kel.) 

Okuyun, okutturun...

"Bizim büyük çaresizliğimiz Nihal'e aşık olmamız değil,sesimizin dışarıdaki çocuk seslerinin arasında olmayışıydı. Asıl çaresizlik buydu."


24 Eylül 2010 Cuma

Apartman Haikuları I


Haiku, orjinal dilinde üçlü dizelerle yazılan lirik Japon şiir tarzıdır. (En güzel örnekleri için Oruç Aruoba'nın çevirdiği Başo'nun Kelebek Düşleri/Metis Yay. kitabına bakılabilir)

İşte Metin Üstündağ ve haikuları;

kapı önüne birikmiş gazeteler
faturalar şişeler ve çöp torbaları
mutluluk çekiniyor eve girmeye

'kendine dikkat et' diyor baba
sokağa oynamaya çıkan çocuğuna
'televizyona malzeme olma'

evde televizyon oturuyor daha çok
biz ona misafir geliyoruz
akşamları yatı

televizyon yoklama çekiyor her akşam
habersiz sözlüye kaldırıyor
zaaflarımızı

günün modaları vakitler:
sabah ne varsa - öğle sere serpe - ikindi buruşuk
akşam eşofman - gece adem ile havva

ey aşk bizi sek anla bir gece
buzsuz mezesiz dinle
peşin sev nakit öde

odalara bölünmüş evin her deliği
misafir odası yatak odası çocuk odası
ev ev değil mübarek maşallah odalar birliği

yaşamak değil bu koşturmalar
anne baba pratiği
yok ki hiç etiği estetiği 

23 Eylül 2010 Perşembe

Tesla'nın Kutusu

Nikola Tesla, bizde ilk ve orta öğretimde öğretilen biri değildir. Genelde elektrik denince Edison akla gelir. Benim bu isimle tanışmam Cristopher Nolan'ın The Prestige filmi ve Adam Fawer'in Empati kitabıyla oldu.


Tesla'nın Kutusu kitabını raflarda gördüğümde Tesla isminin gizeminin de etkisiyle hemen aldım. Tesla, bilim tarihi için önemli bir isim olmasına rağmen gerekli ilgiyi görmemiş biri. Önemlidir, çünkü günümüzde kullandığımız elektrik akımını (alternatif akım) bulmuştur.
1856'da Yugoslavya'da doğan bu Sırp elektrik mühendisi, Amerika'ya ilk geldiğinde Edison adına çalışır. Fakat çalışmalarının karşılığını alamayınca istifa eder ve Edison'la aralarındaki mücadele başlar. Tesla'nın alternatif akımı Edison'un doğru akımını yenilgiye uğratınca Tesla'yı karalama kampanyaları da başlar. (Edison için kitapta şöyle der: "Suyun başını tutmuş; parlak bir fikri alıyor ve insanların para vererek sahip olmayı isteyeceği bir şeyler dönüştürüyor.") Enerji ve bilgiyi kablolar olmadan iletmeyi başarır. Hedefi ısı ve ışığı da kablosuz iletmektir. Aldığı Nobel ödülünü Edison'la paylaştığı için reddeder.




Tesla'nın kitapta geçen en büyük projesi elektrik dalgalarını atmosferde ileterek tek merkezden üretilen ve tüm dünyaya dağıtılabilen bedava eletriktir. Bir deneyinde 40 km uzakta bulunan ampülleri kablosuz yakmayı da başarır. Fakat kapitalizm devrededir, sponsorları - dağıtım şirketleri bu fikirden sonra güçlerini kaybetmemek için tüm desteklerini geri çekerler. Savaşları imkansızlaştıracak (süresiz barış fikri) silah projesi ile FBI'nın hedefi olur. ("Ve bundan kısa zaman sonra da Birleşik Devletler hükumeti, kulemi paramparça etmek için Alman casuslarına yataklık yaptığı bahanesini icat edecek, söylentiler çıkarıp, korku salarak günün birinde tüm dünyaya bedelsiz enerji vermesi, böylece Morgan gibi kapitalistlerin dize gelmesini sağlaması mümkün olan bir düzeneği geride sadece küçük kagir laboratuvarı bırakarak yok edecekti.)

Yaşadığı dönemde uzaylı gibi görülür, gelecekten geldiği söylenir, büyücü denir. Oysa tüm hedefi insanın yaşam standartlarını biraz daha yükseltmektir. Yaşadığı sürede 800'den fazla patent alır. Güvercinleri ile yaşar. Temizlik takıntılıdır. Evlenmez. ("Bir eşim olamaz." dedim kendime. "Yazarların olabilir. Ressamların olabilir. Ama mucitlerin olamaz. En azından benim olamaz. Bir kuş olabilir. Belki bir kuş beni aşkla sevebilir.) Ölümünden sonra ABD hükumeti tüm not ve eşyalarına el koyar ve ismi üzerine bir sis perdesi çöker.



Kitap; Mark Twain, J.P. Morgan (General Electric), Westinghouse, Edison, güvercinler, zaman makinesi ve bir dizi sürprizle sizi bekliyor. İyi okumalar.

Arka Kapaktan

"Olasılıkla insanlık tarihinin en büyük dehasının eşliğinde bilim, felsefe ve tarihle dolu bir edebiyat festivali var. Sen katılana kadar yok."


20 Eylül 2010 Pazartesi

Crimen Ferpecto

Filmi indirmli DVD sepetinde gördüğümde hem kapağı hem de DVD'nin arka kapağında yazanlar nedeniyle ilgimi çekmese de uzun zamandır Hollywood filmi yerine alternatif bir film izlemek istediğimden satın aldım.

Alex de la Iglesia'nın yönettiği bu filmde büyük bir mağazada müdür olmasına kesin gözüyle bakılan ve kadınlar arasında oldukça popüler olan Rafael'in istemeden en büyük rakibinin ölümüne sebep olur. Kazayı saklamak isteyen Rafael'in bilmediği bir şey vardır cinayeti mağazanın en çirkini Lourdes görmüştür...

Resimde de görüldüğü gibi albenisi olmayan bu DVD kapağının altında inanın ki bir kahkaha tufanı var. İzleyin pişman olmazsınız.

16 Eylül 2010 Perşembe

Sınır Tanımayan Cesetler


"Hayatınızı değiştirmek istiyorsanız, sınırlarınızı nereye kadar zorlayabilirsiniz? Bütün kavramların fazlasıyla iç içe geçmiş olduğu günümüzde sınır tanımamak da bir çözüm olabilir mi? Öyleyse, tehlikeyi göze alacaksınız demektir..."

Kapitalist dünyada, modern zamanların insanı için en büyük sorun hayatın monotonluğudur. İş ile ev arasında sıkışan bireyler hep bu durumdan şikayet ederler ve elime bu fırsat geçse herşeyi bırakır giderim der. Peki ya bu fırsat elinize geçse? Herşeyi bırakıp gitmek kolay olur mu?

Kitabımızın kahramanı daha giriş bölümünde şöyle bir uyarı alır: "Eğer bir konuk evinizde birdenbire ölüverirse sakın polise haber vermeyin. Bir taksi çağırın ve şoföre, rahatsızlanmış olan bu arkadaşınızla birlikte sizi hastaneye götürmesini söyleyin.Ölüm, acil servise vardığınızda fark edilecektir, siz de buna dayanarak adamın yolda öldüğünü söyleyebilrisiniz. Böylece, kimse başınızı ağrıtmayacaktır." Tam da bu uyarıdan sonra kahramanımızın kapısı çalınır, içeri giren yabancı aracının arıza yaptığını belirterek telefonu kullanmak ister ve 'Alo' der demez yere yığılır ve ölür. Kahramanımız küçük bir şoktan sonra sıkıcı hayatından kurtulmak için yerde yatan adamla kimliklerini değiştirerek yeni bir hayat başlar.

Bir gömlek alırken bile başkalarına danıştığımız, yüzlerce kez düşündüğümüz bir hayattan böyle kolay vazgeçebilir miyiz? İşte kitabın belki de bize sordurtmak istediği en önemli soru bu.

Fakat kitap bu sorunun yanında başka eleştiriler de getiriyor modern zamana. Yirmi yıldır kavgalarını duyduğunuz kat komşunuzun sokağa çıkınca nasıl bir yabancı olduğu, Banka hesaplarının, aboneliklerin insanların yaşadıkları hayatı terk etmek istediğinde nasıl engeller oluşturduğu, ebeveynlerin çocuklara kültür kazanımlarındaki dayatmaları (Kitapta yer alan ne güzel bir cümledir: 'Kültür bir yanlış anlamaya dayanıyor.')

Türkiye'de Katilin Temziliği kitabıyla tanınan Amélie Nothomb'un bu ilginç kitabı için keyifli okumalar.