Hakkımda

Fotoğrafım
Türkiye
Unutmamak adına bir AKIL DEFTERİ.

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Meleğin Oyunu



Carlos Ruiz Zafon ismini daha önce duymuş fakat klasik bestseller piyasa kitaplarından biri diye ön yargılı yaklaşmıştım. Geçen sonbaharda bir öğretmenle kitapçıda yaptığımız sohbette tekrar bahsi açılmıştı. Köy okulunda görev yaptığından ayda bir şehre geldiğini ve 8-10 kitap alarak döndüğünü söylemiş, tavsiye edeceğim bir kitap olup olmadığını sormuştu. Kendisi ise ısrarla Rüzgarın Gölgesi'ni almamı söylemişti. Kitabı o gün almama rağmen geçtiğimiz haftalarda ancak okuyabildim. Tabiki, Rüzgarın Gölgesi'nin verdiği tattan sonra Meleğin Oyunu'nu okumamak olmazdı.

1900'lü yılların ilk çeyreği. Arka planda Rüzgarın Gölgesi'nde olduğu gibi yine Barcelona şehri. Kahramanımız bir yazar olan David Martin. Şehrin ileri gelenlerinden Paul Vidal'ın kanatları altında. Sevdiği kız Christina'nın da yönlendirmesiyle daha sonra iki roman yazar: Biri Paul Vidal imzasıyla yayınlanır birisi kendi ismiyle... Vidal ismiyle yayınlanan göklere çıkarılırken Martin'in yazdığı yerin dibine batırılır. Güç ve edebiyat ilişkisi. Bunun üstüne Chrisitna Vidal'le evlenince... Hikayede esas burda başlar. Martin, esrarengiz yayıncı Andreas Corelli için yazmayı kabul eder. Corelli, Martin'den yeni bir din için bir manifesto, bir kutsal kitap yazmasını ister... Anlatılanlar bir Faust hikayesi gibi...

Zafon, 1900'lerin başındaki Barcelona'yı anlatırken huzursuz ve gotik bir atmosfer yaratmayı çok iyi başarmış. Kitabın finaline doğru acaba yeni bir şizofren hikayesi mi var karşımda diye düşünmedim değil. Kitabın sürprizlerinden biri de 'Unutulmuş Kitaplar Mezarlığı'nı tekrar ziyaret etmek oldu. Bir de Sempere ailesiyle tekrar karşılaşmak.

Kasvetli, esrarengiz bir havası olmasına rağmen soluk aldırmadan okutmayı başarıyor kitap. Zafon, herşeyin açıklandığı bir final yerine kitabın gizemine uygun sonla bağlıyor kitabı... (Yine de yeni bir kitabı çevrilene kadar, benim için en iyi Zafon kitabı hala 'Rüzgarın Gölgesi')

"'Dünya ne berbat bir hale geldi,' dedi gazetesindeki haberleri okuyan adam. 'Galiba, ahmaklığın ileri safhalarında fikir yoksunluğunu telafi etmek için aşırı miktarda ideoloji üretiliyor.'" (syf.83)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder