Llosa haftasına başladığımda elimde iki kitap vardı, ben de kısa olanından başlayayım dedim. Kitap,adının da çağrıştırdığı gibi polisiye bir roman olmasının yanında alt metin olarak sınıfsal ayrımcılığı çok güzel anlatıyor.
1950'lerin Peru'sunun Talara isimli bir kasabasında Palomino Molero'nun işkence görerek vahşi bir şekilde katledilmesiyle başlıyor kitap. Bu cinayeti soruşturma görevi de soruşturma tekniklerde usta olan Teğmen Silva ile duygularını çabuk yansıtan, daha yolun başında olan Lituma'ya verilir. Teğmen ve Lituma soruşturmayı ilerlettikçe Palomino'nun askerlikten muaf olmasına rağmen orduya yazıldığını, sınıf farkına rağmen aşkının peşinden gittiğini ve cinayetin temelinde de bu aşkın olduğunu öğreniyoruz.
Kitabı bir cinayet romanının da ötesine götüren ve hikayenin temelini de oluşturan bu sınıf ayrımcılığı oluyor. Kurbanın kendi sınıfından olmayan birini sevmesi, halkın bu cinayeti kodamanların işlediğini ve devletin bu cinayetin üzerini örteceğini düşünmesi, olay aydınlatıldıktan (!) sonra da farklı senaryolar üretmesi sınıf ayrımcılığının, eşitsizliğin yanında sınıfsal bir önyargıyı da anlatıyor.
Yer yer gülümseten ama daha çok hüzünlendiren kitabı okurken ben pişman olmadım. Llosa okumaya karar verirseniz sizin için de iyi bir başlangıç olabileceğini düşünüyorum.
Llosa hafatsına bende bu kitapla başlayacağım. Umarım hayal kırıklığı yaşatmaz bana.
YanıtlaSil