Hakkımda

Fotoğrafım
Türkiye
Unutmamak adına bir AKIL DEFTERİ.

25 Şubat 2011 Cuma

Sınır Tanımayan Cesetler



Sınır Tanımyan Cesetler hakkında daha önce yazmıştım. Dün notlarımı aldığım defter bitince yenisine geçmeden karıştırırken gözüme çarpan şu uzun alıntıyı paylaşmak istedim.

"- Eğer, bir konuk evinizde birdenbire ölüverirse sakın polise haber vermeyin. Bir taksi çağırın ve şoföre, rahatsızlanmış olan bu arkadaşınızla birlikte sizi hastaneye götürmesini söyleyin. Ölüm, acil servise vardığınızda fark edilecektir. Siz de buna dayanarak adamın yolda öldüğünü söyleyebilirsiniz. Böylece, kimse başınızı ağrıtmayacaktır.
- Ben olsam, polisi aramayı değil de bir doktoru aramayı düşünürdüm.
- Bu da aynı şey. Bu adamlar aynı kaba işerler. Pek sevmediğiniz biri evde kalp krizinden ölürse, birinci derecede şüpheli siz olursunuz.
- Eğer ölüm sebebi kalp kriziyse, neden şüpheli olacakmışım?
- Bunun bir kalp krizi olduğu kanıtlanmadığı sürece eviniz bir cinayet mahali olarak kabul edilecektir. Artık hiçbir şeye dokunamazsınız. Yetkililer evinizi işgal eder, bedenin konumunu tebeşirle işaretlemezlerse şanslı sayılırsınız. Artık kendi evinizde değilsinizdir. Size binlerce soru sorarlar, binlerce kez aynı soruları.
- Eğer insan suçsuzsa, sorun bunun neresinde?
- Suçsuz değilsiniz. Biri sizin evinizde öldü.
- İnsanın bir yerlerde ölmesi gerek.
- Sizin evinizde ölüyor; sinemada, bankada, kendi yatağında değil. Herifçioğlu öbür dünyayı boylamak için sizin evinizde olmayı beklemiş. Rastlantı diye bir şey yoktur. Eğer sizin evinizde ölmüşse, sizin de bu işte muhakkak bir rolünüz vardır.
- Yok canım, bu insan sizin bilmediğiniz güçlü bir heyecan yaşamış olabilir.
- Bu heyecanı sizin evinizde yaşamak gibi kötü bir zevki varmış. Hadi siz bunu kalkın da polise açıklayın. Yetkililerin sonunda size inandıklarını varsayalım, bu süre içinde ceset sizin evinizdedir, kimse ona el süremez. Kanepenizde ölmüşse artık kanepenizde oturamazsınız. Masanızda ölmüşse, yemeklerinizi onunla paylaşmaya alışın. Bir cesetle birlikte yaşamanız gerekecek. İşte bunun için size yine söylüyorum: Bir taksi çağırın. Bu konuda gazetlerde yer alan kalıplaşmış cümle hiç dikkatinizi çekmedi mi: 'Şahıs hastaneye götürülürken yolda öldü.'
- Paranoyayı biraz fazla ileri götürmüyor musunuz?
- Kafka'dan beri bu kanıtlandı: Paranoyak değilseniz, suçlusunuz.
- Bu durumda asla misafir kabul etmemek en doğrusu.
- Bunu söylediğinizi duyduğuma memnun oldum. Evet, en doğrusu asla misafir kabul etmemek.
- Beyefendi, biz burada ne yapıyoruz şu anda?
- Biz misafir kabul etmiyoruz, misafirliğe geldik. Küçük birer şeytanız biz. Ev sahiplerimizin, gelip onların evlerinde ölmemiz tehlikesini göze almaları içn bizim durumumuzu tartmaları mı gerek?
- Bana pek sağlıklı görünüyorsunuz.
- Öyle sanılır. Bunun ne demek oduğunu biliyorsunuz. Biz aksini düşündüğümüzde geç kalınmış olur. Belki de yaşayacak çok az zamanımız kalmıştır. Bu zamanı eğlenceli bir hayata feda etmememiz gerekirdi.
- Peki öyleyse neden buradasınız?
- Sizinkiyle aynı olduğunu düşündüğüm bir nedenle: Reddetmek zor olduğu için. Bus soru şu sorudan daha az gizemli: Ev sahiplerimiz neden bizi davet ettiler?
- Ne sizin kalitenizden, ne de çevremizdeki insanların kalitesinden söz ediyorum. Burada bulunan zeki, birbirlerine karşı açıkça bir sempati hatta dostluk duyan bütün bu insanların birbirlerine söyleyecek hiçbir şeyleri olmaması, durumu daha da garipleştiriyor. Onlara kulak verin. Bu kaçınılmaz bir şey: Yirmi beş yaşını geçtikten sonra insanların tüm bir araya gelişleri bir yinelemedir. Bir sizinle konuşur ve siz, 'işte 226 numaralı tekrar durumu' diye düşünürsünüz: Ne sıkıcı. Bunları çoktandır öyle iyi biliyorum ki. Bu akşam burada bulunmamın tek nedeni, ev sahiplerimle bozuşmak istememem. Sohbetleri beni hiç çekmese de onlar benim dostlarım.
- Peki karşılığında siz onları hiç davet etmiyor musunuz?
- Asla. Beni neden hala davet ettiklerini hiç anlamıyorum.
- Çünkü belki de siz kendinizin en iyi karşı örneğisiniz: Az önce bana ölüm konusunda anlattıklarınızı şimdiye dek hiç duymamıştım."  

Sınır Tanımyan Cesetler
Amélie Nothomb - Doğan Kitap

2 yorum: