Hakkımda

Fotoğrafım
Türkiye
Unutmamak adına bir AKIL DEFTERİ.

7 Mart 2011 Pazartesi

Tasma


Fransız edebiyatının skandallarıyla ünlü asi kızı Françoise Sagan'la 'Günaydın Hüzün'le tanışmıştım. Sahafta gezerken denk geldiğim 'Tasma' kitabını görünce tekrar hatırladım. Kitabı almak gibi bir niyetim yokken fiyatının 2 TL olduğunu duyunca koltuğumun altına yerleştirerek evin yolunu tuttum.

Varlık bir ailenin kızı olarak dünyaya gelen ve henüz 18 yaşındayken yayınladığı ilk romanı olan Günaydın Hüzün'le ismini duyuran Sagan; babası, soyadları lekelenir diyerek kitap yazmasına mesafeli davranıp karşı çıkınca, Marcel Proust'un 'Kayıp Zamanın İzinde' isimli kitabındaki 'Sagan Prensesi'nden esinlenerek soyad olarak 'Sagan' soyadını kullanmaya başlamış. Skandallar, uyuşturucu, sigara, alkol, gece hayatı ile geçen bir yaşamda genelde kitaplarının konusunu Fransız buruvazisi oluşturuyor.

Tasma, konu olarak yine Fransız burjuvazini ele alıyor. Aslında sıradan, gündelik bir konuyu işliyor olmasına rağmen, Sagan'ın anlatım konuyu ilgi çekici ve okunur kılıyor. Romanın anlatıcısı, Vincent. Kahramanımız Vincent, fakir olarak adlandırabileceğimiz bir çevrede yetişen bir piyanist. Varlıklı bir ailenin kızı olan Laurence ile evlendikten sonra Paris sosyetesinin içine girmesine rağmen, sosyete çevrelerinde pek kabul görmemiş, kızın ailesi tarafından da reddedilmiştir. Vincent'in (ve Laurence'in) yaşamı, bir film için yaptığı müzikle değişir. 'Sağanak' ismi verdiği parça o kadar tutulur ki Oscar'a bile aday olur. Bir anda bütün gözler üzerine çevrilen Vincent, artık hem ünlü hem de zengin biridir.

Kitap ilerledikçe Fransız burjuvazisinin bir panaroması karşımıza çıkıyor. Bu çevrede kabul görmeyi ve bu çevrede tutunmayı Vincent ancak paraya kavuşunca farkedebilir: "(...) bu kişilerin yanında benim servetim uzun süreli bir saygıyı hakettirecek miktarda olmayabilirdi. Sadece aç olmak yetmiyordu aynı zamanda da cimri olmak gerekiyordu, veya daha büyük havalarla ifade etmek gerekirse yalnızca kurnaz olmak yetmiyor, aynı zamanda da uyanık olmak gerekiyordu. Kısacası zengin olmak bir şey değildi, asıl önemli olan zengin kalabilmekti!" (syf. 110)

Sayfalar ilerledikçe hastalıklı bir aşka da şahit oluyoruz. Laurence'in kıskançlıkla dolu, bir eşya gibi sahiplendiği Vincent aşkı, Vincent'in paraya kavuşmasıyla bir panik ve paranoyaya döner. Vincent ise belki de farkına varıp da kendine itiraf edemediği şeyleri artık daha sık düşünmektedir: "(...) Yedi yıldır gururumu kırıp kırmadığına hiç aldırmamıştı, öfkeli olsam ve öfkemi zorla gizlesem bile tek istediği yanında olmamdı. Her zaman beni elinde tutmayı ve bunu bana hissettirmeyi düşlemişti; (...) Kendisini aldatan bir kocanın kurum ve kalabalıklarına maruz kalmayacaktı. Benimle bu nedenle evlenmişti, çünkü benim zayıf olduğumu kendisini aldatmama engel olabileceğini düşünüyordu; o mal sahibi, ben ise eşya olmuştum; beni asla sevmemiş, bana sahip olmuştu(...)" (syf. 76)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder