"Başlangıçtan önce,
cennet ile cehennem arasındaki büyük savaştan sonra,
Tanrı dünyayı yarattı
ve insan adını verdiği yetenekli maymunlara
hüküm sürmeyi bahşetti,
ve her nesilde bir ışığın bir de karanlığın yaratığı doğacaktı,
devasa ordular
iyilik ile kötülük arasındaki ebedi savaşta
geceler boyu çarpıştılar.
O zamanlar sihir vardı,
asalet ve akla hayale sığmaz zulüm vardı.
Bu böyleydi,
Trinity üzerinde sahte bir güneşin
patladığı güne kadar (atom bombasının atılması)
Ve insanoğlu
bundan sonra sonsuza kadar
mucizeyi mantıkla takas etmiş oldu."
Carnivale böyle başlıyor. Ve bundan sonra sizi içine alan, bir daha bırakmayan toz toprak içindeki sihirli bir dünyaya atmış oluyorsunuz. İyile kötünün mücadelesi bu kez Carnivale isimli karnavalla yola çıkıyor. Benim için bu mücadele, iyi ile kötü arasındaki en esaslı mücadeleyi anlatan hikaye oluyor ve yarım kalmış olsa da bu konudaki sıralamalarımı alt üst ediyor.
Hikaye 1930'lar Amerikasında geçiyor. Arka planda Büyük Buhranla boğuşan Amerika var. Ekonomik kriz Amerikayı vurmuş ve büyük bir evsizler/işsizler ordusu meydana gelmiştir. Borsa çökmüş durumdadır, bankalar batmış ya da ayakta kalan bankalar birçok insanın evine, toprağına el koymuştur. Yanlış tarım politikaları ve para hırsı yüzünden toprak çoraklaşmış ve toz fırtınaları Amerika'nın birçok bölgesini etkisi altına almıştır.
Bu zamanda, bu coğrafyada ilk bölümde karnavalımız Ben Hawkins'i tesadüfi bir şekilde bulur ve karnavala alır. (Sonradan görürüzki, 'hiçbir şey tesadüf değildir.') Bölümler ilerledikçe Hawkins'in Işığın Oğlu olduğunu öğreniriz. İnsanları iyileştirmek gibi bazı güçleri vardır, her ne kadar bu güçleri kullanmamak için kaçsa da sonunda ne olduğunu kabullenir. Tabi bu güçleri kullanmanın da bazı kuralları vardır. Diğer tarafta Peder Justin vardır. İnsanların geçmişini ve günahlarını görebilme yeteneğine sahip olan Justin bunu Tanrı'nın bir işareti olarak yorumlasa da görürüz ki o Karanlşığın Oğludur.
Toplam 2 sezon, 24 bölümlük bu mücadelede birçok gönderme ile karşı karşıya kalıyor izleyici. Alt metin olarak Hristiyanlık felsefesi, İbrani mitleri, Kabbala öğretileri, Tapınak Şövalyeleri ve ezoterik tarikat öğretileri karşımıza çıkıyor.
Bir yandan Işık ile Karanlığın mücadelesini izlerken bir yandan da karnavalda geçen olaylar yan hikaye olarak karşımıza çıkıyor. Birbirinden değişik karakterin hikayesi ana hikayeye çok güzel ekleniyor. Ekran başında olağanüstü bir hikaye izlemenize rağmen herşey çok doğal geliyor insana. Karnavalın perdenin önündeki yöneticisi olan cüce Sampson, para için gerekirse karısını pazarlayan ama onlara çok bağlı olan Stumpy, gücün peşinde olan Lodz, yılan oynatıcısı Ruthie, daha sonra 'omega' olduğunu öğrendiğimiz tarot falcısı Sofie, karnavalın kas gücünü oluşturan Jonsey. Bu nedenle senaryo ağır ilerlese de bence epik bir anlatımı var.
Bu kadar güzel bir hikayenin HBO kanalı tarafından akılalmaz bir kararla bitirilmesine insan inanamıyor. Çünkü Daniel Knauf bunu bir üçleme olarak düşünmüş ve bu iki sezon üçlemenin ilk ayağı. Fakat yüksek maliyeti bahane gösterilerek diziye son veren ve başka kanallarda da yayınlanamsına izin vermeyen kanal yönetimine burdan en güzel beddualarımı gönderiyorum.
Carnivale benim gözümde yarım kalmış bir dizi değil, kült bir yapım. Gizemli bir dünyanın kapılarını size açıyor. (Bu yönüyle Yüzüklerin Efendisi ile sadece kıyaslayabilirim) İzledikten sonra Lost, Oz, Six Feet Under, Battlestar Galactica ve daha beğendiğim birçok dizinin en iyi dizi sıralamamdaki yerleri değişti.
Hiç duymamıştım bu diziyi. Bu yazıdan sonra kesin izlemem lazım dedirttin.
YanıtlaSilBende ilk duyduğumda burun kıvırmıştım ama izleyince hayran kaldım. Kesinlikle yarım kalmış bir dizi gözüyle bakmayınız.
YanıtlaSilHBO gibi dizi tarihinin klasiklerine imza atan bir kanal nasıl yayından kaldırmış insan anlamıyor.