"Düşünüyordum ve soğukkanlılıkla, planlayarak, ne bileyim, kan görmek için, can havliyle çırpınan kurbana bakıp orgazm olmak için, insan etini tatmak için, kısası, zevk için can almayı aklım almıyordu... 'İyi ama' diyordum, diğerleri de ölümlü suçlardı; hepsinde vahşet, can veren insanlar, çocuklar, kadınlar vardı zaten: Seri katillerin icraatları neden beni bu derece rahatsız etsindi? Bir süre bu düşüncelerle gittikten sonra beni esas neyin rahatsız ettiğini kavrayıverdim:gerçek.
Evet, gerçek... O güne kadar seyredip geçtiğim ve hayatıma devam ederken sadece izlediğimde aldığım hazzı, hissettiğim dehşeti hatırladığım şeylerin, birdenbire bürünüvermesinin şokunu yaşıyordum. Tıpkı bir yıllık işsizliğim sırasında bir baltaya sap olamamış ve bir sürü şeyi yapamamış olmamı düşünüp 'yaş geldi de geçiyor'u cidden fark ettiğimdeki gibi."
Çevirileri ile tanıdığımız Algan Sezgintüredi'nin daha sonra devamı da gelen ilk romanı Katilin Şeyi'nde dedektifliğe yeni başlayan iki kahramanın hikayesi anlatılıyor. Vedat Kurdel ve ortağı Tefo. Bir nevi yerli Holmes ve Watson durumu. Vedat işin vitrin ve kaba kuvvet kısmını alırken Tefo perde arkasında yer alıyor ve işin beyin kısmını oluşturyor.
Vedat Kurdel, okudukça anlıyoruz ki oldukça ünlü biri, ülkenin aranan özel dedektiflerinden. 2015 yılında dedektifliğe başlama hikayesini yazmaya karar veriyor ve biz onun yazdıklarını okuyoruz. Yıl 2005, Vedat Kurdel 35 yaşında, bekar, hiç bir işte tutunamamış ve ailesiyle birlikte yaşayan biri. Bir gün en yakın arkadaşı olan Tevfik'in (kendisine Tefo denilmesini istiyor) babası emniyet teşkilatından emekli Nezihi amca buna özel dedektiflik işi teklif ediyor. Tabi bizimkiler dünden razı, herşeyin okudukları kitaplar, izledikleri filmler gibi zannediyorlar.
Kitabı okurken hiç sıkılmıyorsunuz. Bazı şeyler tahmin edilebilir olsa da zaten hikayenin ana teması Vedat ve Tefo'nun acemilikleri üzerine kurulmuş. Tesadüfen olaya dahil oldukları ve basında Erenköy Canavarı olarak bilinen seri katilin cinayetlerini çözmeye çalışırken aynı zamanda ikisini acemiliklerini ve işi öğrenme süreçlerine şahit oluyoruz ve kitabı eğlenceli kılan da iki kafadarın acemilikleri oluyor.
Eğlenceli, keyifli ve akıcı bir hikaye var karşımızda. Ben okurken çok eğlendim, eminim siz de eğleneceksiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder