Hakkımda

Fotoğrafım
Türkiye
Unutmamak adına bir AKIL DEFTERİ.

4 Ocak 2011 Salı

Toza Sor





John Fante'nin bu enfes romanını geçen hafta bitirmeme rağmen hem işlerin yıl sonu yoğunluğu hem de grip etkisiyle kısmet bugüneymiş. Toza Sor ismini ilk kez Colin Farrell ile Salma  Hayek'in oynadığı Türkçe'ye Aşka Sor ismiyle çevrilen filmle duymuştum. Sonra sonra kitapçıda görünce aklıma geliverdi. Daha sonra araştırınca okuyanları arasında bayağı tutulduğunu ve hiç de olumsuz yorumlar almadığını gördüm. Hatırlıyorum 2008 baharında çıktığım bir yolculukta almıştım Toza Sor'u ama bir türlü okumak için sıraya almayıp hep erteledim, ta ki geçen haftaya kadar.

O kadar ertelemeden sonra, kitabı okumaya başlayınca neden daha önce okumadım diye çok söylendim. İlk satırlarından itibaren kendimi satırların akışına bıraktım. Sanki okumuyordum, Arturo Bandini karşımdaydı da başından geçenleri, aşkını, kızgınlığını, hüznünü, sevincini, çareizliğini, beyninin kalbinin içindekilerini bana anlatıyordu. O kadar samimi, içten, dolambaçlı yollara sapmadan, yalın, olduğu gibi anlatıyordu ki okuyucu da bu yolculuğa yanıbaşında çıkıyordu Bandini'nin.

Colorado'dan Los Angeles'a yazar olma hayalleriyle gelen, aşkı ve kadınları tanımayan, parasız, parasızlıktan sürekli portakal yiyen, otel odasında kalan, yirmili yaşların başında İtalyan kökenli bir genç Arturo Bandini. Bir süre sonra Meksikalı Camilla ile tanışır. Ve aşk başlar. Tam da yaşlarına uygun olarak; kavga, kibir, aşağılama aşkın başlangıç işaretleridir. 

Kitabı okurken arka fonda Amerika ve Büyük Buhran vardır. Ve tabiki toz.  Tam da kitapla paralel izlediğim toz toprak içindeki Carnivale ile beraber beni  kendine bağladı.

Kitabı okuduktan sonra diyebileceğim tek şey son zamanlarda okuduğum en esaslı aşk hikayesini içinde barındırdığı.  Bu arada kitabı okuduktan sonra aldığınız tadı bozmamak için filmi izlemeseniz iyi olur.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder