Juan José Campanella'nın filmini ilk Oscar adayı olduğunda duymuştum. Daha sonra bir kaç arkadaşın yoğun ısrarı sonucu ve IMDB notunun 8,3 olmasının da etkisiyle filmi izleyeyim dedim. Dün akşam izledikten sonra oturduğum yerde kaldım. Eşimle uzun süre birbirimize baktık.
Hikayemiz, Arjantin'de geçiyor. Adliyede çalışan Benjamin Esposito (Burda parantez açalım, Ricardo Darin enfes oynuyor) emekli olduktan sonra otuz yıl önce işlenen Liliana Coloto cinayetini roman olarak yazmaya başlıyor ve filmimiz flashbacklerle geçmiş-bugün düzleminde devam ediyor. Öldürülen kız ile kocası Ricardo Morales'in aradan o kadar yıl geçmesine rağmen bitmeyen AŞK'ı, Esposito ile savcı Irene'nin söylenmeyen ama filmin sonuna kadar söylenmesini beklediğiniz AŞK'ı, Esposito ile Sandoval'în dostluğu, Esposito'nun yakaladığı katil Isidoro Gomez'in müebbet alması gerekirken derin devletin yardımıyla hapisten çıkışı ve ve Morales'in intikamı, söylenmemiş sözler, gözlerle anlatılan aşklar, suç ve ceza kavramı harikulade anlatılıyor.
Aşk, intikam, dostluk, suç, ceza kavramları ancak bu kadar güzel anlatılırdı. İki farklı hikaye, paralel anlatılan aşklar, fotoğraflarda görülen itiraf edilmemiş duygular.
Hele hikayenin ve görüntülerin mükemmeliğinin yanında diyalogların güzelliği bir başka. İşte unutmamak için not aldığım bir kaç örnek:
- "Bir erkek herşeyini değiştirebilir; yüzünü, evini, ailesini, dinini... Değiştiremeyeceği bir şey varsa 'Tutkuları'dır."
- Gomez'in filmin sonunda Esposito'ya söylediği bence filmin en can alıcı cümlesi; "Lütfen söyle ona, hiç olmazsa bir kez konuşusn benimle."
- Irene, siyah bir elbiseyle ofise girer;
Sandoval: "Hanımefendi bugün bir aziz mi öldü?"
Irene: "Niçin?"
Sandoval: "Çünkü siyahlar içinde bir melek görüyorum."
Irene: "Hayır. Bu biz meleklerin iki kilo daha zayıf görünmek için uyguladığı bir taktik."
Tekrar tekrar izleyin, mutlaka izleyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder