Geçen baharda Ankara'ya yaptığım seyahatlerin birinde almıştım Pi'nin Yaşamı'nı. Raflarda kitaplara bakarken arka kapağı okuyunca dayanamamıştım. Çocukluktan kalma bir sevgidir bende ıssız ada ve hayatta kalma mücadelesini anlatan kitaplar. Mercan Adası, İki Yıl Okul Tatili, Define Adası, Sineklerin Tanrısı, Robinson Crusoe, İsviçreli Robinsonlar... Hatta bu kitapların bir çoğunun tam metin çevirilerini sonradan edinip tekrar okumalara da başladım. İşte bu kitabın da arka kapağını okuyunca alıp okumam kaçınılmazdı.
Kitabı pazartesi okumaya başladım. Kitabın ilk bölümleri benim beklediğim gibi hemen deniz kazası geçirip kurtulma mücadelesi ile başlamadı. Önce kahramanımız Pi'nin gözünde dönemin Hindistan'ına harika bir bakış var. Gündelik yaşamı, alışkanlıları, dini hayatı ve dinlere bakış açıları. Zengin bir kültürel coğrafyanın zengin bir anlatımla panoraması. Kitabın ikinci kısmı deniz kazasıyla bir küçük bir filikada kahramanımızın bir zebra, bir orangutan, bir sırtlan ve bir kaplanla yaptığı yolculuk ve hayatta kalma mücadelesi şeklinde geçiyor.
Kitabın ilk kısmında kahramanımız Pi'nin tanrı arayışı ve Hindistan'da hakim olan her üç dine bakış açılarını anlattığı kısım farklıydı, zevkliydi. Pi, bir Hindu olmasına rağmen İslamiyet'e ve Hristiyanlığa'da ilgi duyar ve her üç dini de yaşamaya çalışır. Tabi bir süre sonra bu farkedilince tepki alır ve bunlardan birini seçmeye zorlanır. İnsanları bir kalıba sokma ya da kendine benzetme çabası burda da karşımıza çıkar.
Deniz kazasından sonra Pi ve 250 kiloluk Bengal kaplanı Richard Parker'in aynı filikada okyanusun ortasında 220 günlük bir hayatta kalma hikayesi, Pi'nin hayatta kalma mücadelesi, korkuları, umutsuzlukları, kaygıları, inancı, kader anlayışını okurken hem bu mücadele ve maceranın heyecanına kapıldım hem de kendimi hayatın anlamı üzerine düşünür buldum.
Bu kitabı gözden kaçırmayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder