"Coronzon öylesine meşgul bir işadamıydı ki, karısı Avidya'yı evlendikleri günden itibaren yılda ortalama dört gün görebildi. Buna rağmen asla ihmalkar bir koca olmamış, ayrı kaldıkları zamanlarda karısıyla telefon ve telgraflar aracılığıyla haberleşmiş, halini hatrını sormuş, çiçekler yollamış ve onu kıymetli hediyelere boğmuştu."
Berrak Yurdakul'un işte bu cümlelerle başlayan kitabına başladıktan sonra elimden bırakamadım. Kitap 2005 yılında ilk baskısını yapmış, ikinci baskıyı 5 yıl sonra farklı bir yayınevinden yapıyor. Ben de işte bu ikinci baskısını yaptıktan sonra haberdar oldum, okuyunca biz Türklerinde iyi fantastik eserler verebileceğini hatırladım. Kitabı nasıl anlatayım ki; sürükleyici, fantastik, felsefi, ironik ve eğlenceli.
Kitapta neler yok ki: Annesinin karnından on bir haftalıkken saçları düzgünce örülü olarak doğan Seraphim, onun tuhaf bakıcısı Mama Nono, Oscar Wilde alıntıları yapan tavus kuşu Camio, kimseye görünmeyen kedi Ratziel. Seraphim'in iblislerin başı Astaroth'a dönüşmesi, insanların alnında sayılar belirmesi ve tarihin sayılardan önce sayılardan sonra diye bölünmesi, zeki esprileri, ilginç göndermleri ile çok eğlenceli vakitler geçireceğinize emin olabilirsiniz.
Kitabı okuduktan sonra uzun süre üzerine düşündüm; felsefik, mitoljik göndermeleri, mistik altyapısı, alegorik anlatımı ile farklı bir okuma süreci oldu benim açımdan. Berrak Yurdakul, günümüz dünyasını ve yaşadığı çevreyi ustaca hicvetmiş. Kişisel gelişim, iktidar hırsı, iyi ile kötünün mücadelesi, manevi boşluk ve insanların bunu doldurma çabaları gibi konulara ince ince göndermeler var. Kitabı okurken sık sık aklıma keşke bu kitap filme çekilse, filmi de Tim Burton yönetse diye düşündüm.
Kesinlikle daha fazla ilgiyi hak eden bir kitap, Konuşmayan Tavus Kuşu Camio.
Bunu bir yerde daha duymuştum ama dediğin gibi pek bahsedilmiyor ne yazık ki.
YanıtlaSil